Dayanıklı
Doğal afetler, iklim krizi, savaşlar, biyoçeşitliliğin azalması, salgın hastalıklar, ekonomik krizler, zorunlu göçler, siber saldırılar, su krizi, gıda krizi gibi çoğu kez birbiriyle ilişkili küresel problemlerin etkileri, mevcut kentleşme pratiklerinin sonuçlarıyla birleştiğinde daha da derinleşiyor. 21. yüzyılda karşı karşıya kaldığımız tüm bu küresel problemler, kentlerin ve toplumların geleceğine karar verme süreçlerinde, riskler karşısında dayanıklılığını koruyabilen, değişimlere adapte olabilen ve öngörülemeyen durumlara karşı esneklik kapasitesini geliştirebilen “dayanıklı kent” yaklaşımını odağımıza almayı gerekli kılıyor.
Kentlerin karşı karşıya kaldığı radikal değişimlerin etkileri, mekânsal, toplumsal ve kurumsal düzeylerde farklı şekillerde kendini gösterir. Kentsel dayanıklılık, toplumsal tehlikeler karşısındaki öğrenme süreçlerini, güçlü bir şekilde yeniden organize olabilmeyi sağlayan yönetişim ağlarını ve kentsel sistemlerin gelecekteki olası risklere karşı planlanmasını sağlayan tüm aşamaları kapsar. Dayanıklı kentler, üretim ve tüketim ağları, nüfus ve demografi, kent ekosistemi, kurumsal organizasyonlar ve kentsel tasarım gibi kent ve toplum yaşayışına dair her bileşen ile kuvvetli etkileşim halindedir.
“Dayanıklı kent” farklı boyutlardaki ve sürekli evrilen sorunlara çözümler üretirken başta kırılgan gruplar olmak üzere toplumun her kesiminin yeni koşullara uyum sürecini, işbirliği ve etkili bir koordinasyon ile birlikte sağlamak anlamına geliyor. Kentlerin hayatta kalma mücadelesini tartışacağımız “dayanıklı kent” ekseni, MARUF21’in diğer eksenleriyle ilişkili bir şekilde, farklı perspektif ve ölçeklerde ele alınacak.