"Tüm Mümkünlerin Kıyısında"
“Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, hem bilgelik çağıydı hem akılsızlık, hem inanç devriydi hem kuşku, hem aydınlık mevsimiydi hem karanlık, umut baharıydı, umutsuzluk kışıydı, hem her şeyimiz vardı hem hiçbir şeyimiz yoktu…” diye başlıyor Charles Dickens İki Şehrin Hikayesi kitabına. Dickens’ın Sanayi Devrimi şehirlerinin tezatlığını ve arada kalmışlığını çarpıcı bir şekilde gözler önüne seren ifadelerinin bugün hala geçerli olmadığını söyleyebilir miyiz?
Derinleşen konut krizinden çatışmalara, afetlerden zorla yerinden edilmelere, gelir dağılımındaki dengesizliklerden iklim krizine, dünyanın farklı köşelerinde yaşanan krizlerin toplumları kaygıya sürüklediği; birlikte yaşam imkanlarının kısıtlandığı; kentlerin kucaklayan bir yuva olmaktan ziyade yaşam mücadelesi alanına dönüştüğü güvensizlik ve belirsizlik çağını yaşıyoruz. Hayatın devingenliğine ayak uyduramayan ve eşitsizliklere çözüm üretemeyen yönetim sistemleri, bireylerin ve toplumların daha iyi bir yaşam talebine karşılık verebilen, adil, kapsayıcı ve hesap verebilir yapılar olmaktan çok uzak.
Öte yandan, belki de tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar geniş bir imkanlar ve mümkünler çağında yaşıyoruz. Sahip olduğumuz araçlar, teknolojik imkanlar, bilimsel gelişmeler, bilgiye ve kaynaklara erişim yolları çok daha güçlü, hızlı ve gelişkin. Bizi, içinde yaşadığımız toplumları ve kentlerimizi besleyen kültürel farklılıklarımız ve mirasımız her geçen gün zenginleşiyor.
Fakat bu imkanlar çağında, tokluk kadar açlık da mümkün, inşa etmek kadar yıkmak da, farklılıklarımızı kucaklayarak birlikte yaşamak da mümkün birbirimizle çatışarak tükenmek de.
Çözüm Üreten Kentler için “tüm mümkünlerin kıyısında” buluşuyoruz
Yerel demokrasiyi ve daha iyi bir kentsel yaşamı mümkün kılmanın arayışında olan Marmara Belediyeler Birliğinin 50 yıllık tarihinden ve Charles Dickens’ın sözlerini adeta üç kelimede damıtan Turgut Uyar’dan ilham alarak “tüm mümkünlerin kıyısında” olduğumuzu düşünüyoruz.
Kıyı bir sınırdan fazlası bazen, kara ile deniz arasında sürekli değişen, yeniden şekillenen, geçişken bir alan. Hem herkese ait olan hem hiç kimsenin olmayan ve belki de bu yüzden kaybedilmeye en açık olan. Bulanıklığı ve berraklığı, akışkanlığı ve durgunluğu bir arada taşıyan deniz ile kara arasında belirsizliğiyle ve çizdiği yoluyla birlikte imkanları, olasılıkları, mümkünlükleri içinde taşıyan bir eşik.
Sizi MARUF25’te bu eşikten birlikte bakmaya; Haliç kıyılarında buluşarak özgün ve yaratıcı çözümlerin arayışına girmeye, farklı bakış açılarını uzlaştıran düşünme biçimlerini deneyimlemeye, birlikte üretmenin yollarını araştırmaya ve hatta yeniden tanışmaya ve bağlarımızı kuvvetlendirmeye davet ediyoruz. 1-3 Ekim 2025 tarihlerinde İstanbul’da Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenecek MARUF25’te, “tüm mümkünlerin kıyısında” umutlu realistler, dargın umutsuzlar ve iflah olmaz iyimserlerle bir araya gelerek birlikte şöyle konuları sorguluyoruz:
Yerel demokrasinin benimsendiği; katılımcı, güvenilir ve hesap verebilir kurumsal yapılara sahip, adil bir kent nasıl mümkün? Afetlere, iklim krizine, insan hayatını tehdit eden çatışmalara, ekonomik krizlere dayanıklı bir kent nasıl mümkün? Eşitsizlikleri bertaraf eden, bakım veren, güvenli, herkesi ve tüm canlıları gözeten bir kent nasıl mümkün? Farklılıkları kucaklayan, dayanışma halinde ve birlikte yaşama imkân veren bir kent nasıl mümkün?
Bu yıl MARUF, yıkıcı devingenliğe karşı yeni bir nefes olmayı; tam hız ilerlemek yerine gerektiğinde durmayı; yalnızca büyümeyi değil, aynı zamanda sadeleşmeyi de içeren bir denge gözetiyor. MARUF25’in akışı, hızlanan ama durulmayı bilen, yoğunlaşan ama zaman zaman seyrelmeyi de kabul eden bir deneyim sunuyor. Tıpkı suyun akışı gibi; yön arayan, şekil alan ama her zaman kendine bir yol bulan.
“Tüm mümkünlerin kıyısında” olma hali, bu çalkantılı zamanlarda sadece bir endişeyi değil, aynı zamanda bir umudu ve daveti temsil ediyor. Yalnızca sorunları tespit etmek için değil; yeniden düşünmek, birlikte hayal kurmak ve daha iyiyi aramak için kent üzerine düşünen herkese bir çağrı yapıyor. Henüz bilmediğimiz, birlikte keşfedeceğimiz sonsuz mümkünler için bir çağrı…